whatsapp danışma hattı
(0542) 223 56 38
Ana Sayfa | Poliklinik ve Birimlerimiz | Doktorlarımız | Medikal Yazılar | Anlaşmalı Kurumlar | Randevu - İletişim |
Melanom Dışı Deri Kanserleri Prof. Dr. Sıdıka Kurul Deri kanseri nedir ? Kısa tanımlama ile deri kanseri cilt üzerindeki iyileşmeyen yaradır. Görünür yerde olduğu için tanısı kolay ve tedavi edildiği takdirde ölüm riski düşük tümörlerdir. Vücudun her yerinde görülürse de sık olarak güneşe maruz kalan bölgelerde rastlanır. Yüz, kulaklar, eller, kollar ve ensede sık görülmesi, bu bölgelerin güneş ışınlarına sürekli maruz kalmasıyla ilişkilendirilmektedir. Deri kanseri, hayat boyu güneşe maruz kalma süresi ile ilgilidir ve genellikle 50 yaşından sonra görülür, ancak derideki güneş ışını hasarı çocukluktan itibaren başladığı için, daha sonraki hayatlarında deri kanserine yakalanmamaları için , önlemlerin bu yaştan itibaren başlaması gerekmektedir. Deriden çok değişik isimler altında kanser gelişiyor ise de patolojik incelemede en sık, derinin en dış tabakası olan epidermiste bulunan düz hücreler olan skuamöz hücrelerden kaynaklanan skuamöz hücreli kanser (SHK) veya bu hücrelerin daha derin kısmında yer alan ve bazal hücreler diye adlandırılan yuvarlak hücrelerden kaynaklanan bazal hücreli kanser (BHK) tanısı gelir. Deri kanserinin sebepleri nelerdir ? Deri kanserineyol açan faktörler, güneş ışınlarına veya iyonize radyasyona maruz kalma, kimyasal maddelerle temas etme, viruslar, kronik iritasyon ve enflamasyon şeklinde sıralanabilir. 1. Güneş ışınları (Ultraviyole Light , UVL, Mor Ötesi Işınlar) UVL hem doğrudan derinin hücre yapısını bozarak hem de bağışıklık sisteminin gücünü azaltarak kanser gelişmesine yol açar. UVL nin derideki hücre molekülleri tarafından absorbe edilmesi deride bir dizi hücresel değişikliğe yol açar. Ayrıca, uzun yıllar UVL ye maruz kalmayla oluşan lokal ve sistemik immünolojik değişikliklerin, cilt kanserlerinin uyarılmasında önemli olduğu düşünülmektedir. Bazı uzmanlar, ozon tabakasındaki incelme nedeni ile güneş ışınlarının daha yoğun olarak yer küreye ulaştığını ileri sürerken, diğerleri deri kanserindeki artışın ozon tabakasındaki hızlı incelme ile ilgisi olmadığını, insanların güneşe maruz kalma alışkanlıklarındaki değişikliğin ve bronzlaşma tutkusunun bu artıştan birinci derecede sorumlu olduğunu belirtmektedirler. Bronzlaşma tutkusunun modern bir fetiş durumuna geldiği günümüzde, insanlar tatillerini genellikle Ege ve Akdeniz kıyılarının bol güneşli kumsallarında geçirmekte ve geçmişte olduğundan çok daha uzun süreyle yoğun UVL ışınlarına maruz kalmaktadırlar. Cilt yapısı ve güneş ışınları:Bazı kişiler güneş ışınlarına daha duyarlıdır; Açık tenliler, renkli gözlüler ve kızıl/sarı saçlılar deri kanseri açısından daha çok risk taşırlar. Güneşe maruz kalma durumunda derinin verdiği cevaplar açısından I-IV arasında sınıflandırılan deri tiplerinden (kızarır-esmerleşmez, kızarmaz-esmerleşir) çok daha dramatik örnekler, güneş ışınına karşı duyarlılığı arttıran bazı genetik hastalıklar ve güneş ışınına karşı kazanılmış duyarlılıklardır. Meslek ve güneş ışınları: Çiftçiler ve balıkçılar gibi açık arazide çalışan kişiler güneş ışınlarına daha uzun süre maruz kalacağından, bu meslek gurubunda risk artmaktadır. Cilt güneş ışığına maruz kaldığı zaman deri tabakalarını korumaya ve güneş ışının deriye verdiği hasarı onarmaya yönelik olarak melanin pigmenti üretiminin biraz artmasının (bronzlaşma) ötesinde bir dizi karmaşık mekanizma harekete geçmektedir Artan deri kanseri sıklığı karşısında, yeni sloganın " bronz ten bir sağlık , güzellik ve yüksek sosyo-ekonomik düzey belirtisi değil, deri kanseri davetiyesidir" şeklinde olması beklenir. Günümüzde, değişimi gözleyen kozmetik firmaları da reklam kampanyalarını "bronzlaşma" yerine "güneşin zararlarından korunma" temasına dayandırmaktadırlar. Genel olarak bilim adamları güneş filtrelerinin hücrelere hasar veren dalga boyundaki UV ışınlarını engellediğini, ancak bağışıklığı baskılayan dalga boyundaki UV ışınlarını engelleyemediğini düşünmektedirler .Güneş filtrelerinin bireylerde yarattığı sahte güvenlik duygusu nedeni ile kişilerin uzun süre UVB ışınlarına maruz kalması halinde deri kanseri oluşmasının engellenemeyebileceği unutulmamalıdır. Güneş ışını-deri kanseri ilişkisinde toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi ve eğitim son derece önemlidir. Geniş siperlikli şapkaların giyilmesi,güneşin keskin olduğu öğle saatlerinde güneşe çıkılmaması, kumda oturulmaması ,denize girilmemesi ve güneşin zararlarından koruyucu filtrelerin ve nemlendiricilerin kullanılması gibi basit önlemler deri kanseri riskini azaltmaktadır. Güneş ışınlarının sigara gibi önlenebilir bir kanser sebebi olduğu unutulmamalı ve unutturulmamalıdır. 2. İyonize radyasyon Cildin, x ışınlarına uzun süre ve düşük dozlarda maruz kalması deri kanserine yol açabilir. Deri kanserinin bu şekline röntgen teknisyenleri ,radyoloji uzmanları ya da bu sanayi dalında çalışan kişilerde görülür. Günümüzde bu alanda kullanılan makinelerde güvenlik önlemlerinin artırılması, kullanıcıların ve bakım elemanlarının eğitimli olması deri kanseri riskini azaltmıştır. 3. Kimyasal maddeler Arsenik, katran, zift gibi kimyasallarla uzun süre temas etmeye bağlı deri kanseri görülebilir. Bu sanayi dallarında çalışan kişilerde risk normal nüfusa kıyasla daha yüksektir. Bu sanayi dallarında çalışan kişilerin konu ile ilgili uyarılmaları ve gerekli önlemlerin (eldiven, maske, gözlük vb kullanılması, cilt temizliğine özen gösterilmesi gibi) alınması ile deri kanseri riski en aza indirilebilir. 4. Viruslar Bazı deri kanserlerinde virüslerin etkisi gösterilmiştir. HPV (Human Papilloma Virus) enfeksiyonları siğillere ve hızlı seyreden deri kanserlerine yol açabilir. HPV doğrudan temas ile bulaşmaktadır. Genital bölge kanserlerinde HPV lerin rolü çok iyi bilinmektedir. HPV enfeksiyonu konusunda toplumun uyarılması ,HPV enfeksiyonu saptanan hastalara antiviral tedavi uygulanması, genital bölgede bulunan siğillerin cerrahi veya yakılarak çıkarılması ve bu kişilerin uygun aralıklarla kontrolü kanser gelişme riskini azaltacak veya erken tanıyı sağlayacaktır. 5. Kronik iritasyon ve enflamasyon (uzun süren tahriş ve yangı) Uzun süren tahrişin özellikle yanık ve eski kırık nedbeleri üzerinden deri kanseri gelişmesine sebep olabilir. Derin yanıkların çoğu kez usulüne uygun tedavi edilmediği ülkemizde, yaranın kendi kendine kapanması halinde kolayca kanayan ,tekrar yara açılabilen bir alan oluşur. Bu zemin deri kanseri gelişmesi için son derece uygundur. Eski açık kırıkve buna bağlı tekrarlayan akıntılı yarası olan kişilerde bu nedbeler üzerinde de deri kanseri gelişebilir. Bu tür nedbeler üzerinde gelişen deri kanserleri diğerlerine göre daha saldırgan seyreder. Vücudunda herhangi bir yanık ve osteomyelit nedbesi olan ve zaman zaman açılıp kapanan yarası olan kişilerin bu konuda titiz davranmaları kaçınılmazdır. Kuşkusuz yanıkların ve açık kırıkların oluştuğu anda doğru tedavi edilmesi en doğru tıbbi yaklaşımdır. KORUNMA : Deri kanserleri toplumsal kampanyalar ve eğitimle büyük ölçüde önlenebilecek nitelikte kanserlerdir.Deri kanserleri çoğunlukla görünebilen yerlerde olduğundan tanınması, uzun araştırmalara ve tetkiklere gerek olmaksızın teşhis konması kolaydır. Erken tanının önemi yanında , esas üzerinde durulması gereken nokta konunun ciddiye alınması ve uzman gruplar tarafından uygun tedavi yönteminin seçilmesidir. Klinik gözlemler,ülkemizde deri kanserlerinin hasta ve sağlık personeli tarafından yeterince ciddiye alınmadığı yönündedir. Oysa, uygun teknikle tedavi edildiği takdirde deri kanserlerinde iyileşme yüzde yüze yakındır. Erken tanı ile tedavi maliyetleri düşecek,iş gücü kaybı azalacak ve tedaviye bağlı estetik ve fonksiyonel kayıplar hiç görülmeyecek veya minimal olacaktır. Kampanyalarla ve medya aracılığı ile halkın ve sağlık personelinin eğitimi deri kanserinin erken dönemde yakalanmasına imkan verecektir. Burada üzerinde durulması gereken iki önemli nokta vardır; 1. Kişinin kendi derisini kontrol etmeyi öğrenmesi 2. Sadece cildiye uzmanlarının değil tüm hekimlerin , hasta başka nedenlerle müracaat etse bile, hastanın deri muayenesini yapması, risk gruplarını deri kanserleri konusunda uyarması ve yönlendirmesidir. Deri Kanserinin Belirtileri : Derideki herhangi bir değişiklik kanser açısından uyarıcı olabilir.Deri üzerinde zaman zaman açılıp kapanan bir yara ya da kabarıklık deri kanseri belirtisi olabilir. Buna kaşınma ,akıntı ve kanama ve kabuklanma eşlik edebilir. Deri kanseri küçük,düz yüzeyli,parlak ve soluk değişiklikler şeklinde kendini gösterebilir veya üzeri düzensiz,kuru veya pul pul dökülen yassı , kırmızı nokta şeklinde de başlayabilir. Tanı: Kesin teşhis için , doku örneğinin alınıp (biyopsi)patolojik incelemeye gönderilmesi gerekir. Biyopsi alınması için değişik seçenekler mevcuttur.Hangi biyopsi yönteminin seçileceği tümörün yerleşim yerine , şekline ve başvurduğu kliniğe göre değişir. Açık yara varsa, yara üzerinden bir cama (lam) akıntının bulaştırılması ile örnek alınması mümkün olabilir.Bu yöntemle yanılma payı vardır Açık yara varsa, yara üzerinden tıraşlama yöntemi ile örnek alınıp bir cama (lam) yayılabilir veya formol içinde saklanabilir.Bu yöntemle de yanılma payı vardır. İğne biyopsisi yapılabilir.Sık başvurulan bir yöntem değildir. Silindir şeklindeki bir alet aracılığı ile doku örneği alınabilir (punch biyopsi). Yaranın bir bölümü cerrahi olarak çıkarılabilir (insizyonel biyopsi) Yaranın tamamı cerrahi olarak çıkarılabilir (eksizyonel biyopsi) Son 3 yöntemde yanılma payı çok azdır. Yukarıdaki şekillerden herhangi biri ile yapılan biyopsi mikroskop altında incelenir ve teşhis konur. Deri kanserleri nadiren bölgesel lenf bezlerine yayılma yapabilir.Hızla büyüyen veya uzun süredir var olan ya da geniş yer kaplayan deri kanserlerinde lenf bezleri de dikkatlice muayene edilmeli , büyümüş lenf bezi varsa doğrudan veya ultrasonografi altında ince iğne biyopsisi yapılmalıdır. Bazı özel durumlarda , ileri radyolojik testler yapılmasına gerek duyulabilir. Tedavi Planlaması : Tedavide amaç , tekrar ortaya çıkmayacak şekilde kanserli dokunun tümüyle çıkarılması veya tümüyle tahrip edilmesidir. Bu işlem hastada az iz bırakmalı ve işlev kaybına neden olmamalıdır. Tedavi şekli her hasta için ayrı ayrı planlanmalıdır. Deri kanserlerinin çoğunun güneş ışınına fazla maruz kalan yüz bölgesinde görüldüğü göz önüne alınırsa, tedavinin planlanmasının önemi de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Hastanın yaşı, derisinin iz bırakma özelliği, genel durumu ve önceki hastalıkları yanında kanserin yerleşimi , büyüklüğü ve lenf bezlerine yayılma olup olmaması da tedavi seçimini etkiler. Deri Kanserinin Tedavisi : Cerrahi tedavi : Deri kanserlerinin çoğu lokal anestezi ile yapılabilen kısa ameliyatlarla tedavi edilebilirler. Biyopsi amacı ile yapılan ameliyat biraz geniş tutularak (eğer bu işlem ciddi bir nedbe bırakmayacaksa) tanı ve tedavi işlemi aynı anda gerçekleştirilebilir. Yüzde özellikle göz kapağı, kulak ve burun gibi bölgelerde geniş biyopsi yapma olanağı yoktur. Patoloji incelemede kanserin tümüyle çıkarılmadığı veya kanser hücrelerinin yara kenarlarına çok yakın olduğu rapor edilirse, ikinci bir ameliyatla bölgenin daha geniş çıkarılması gerekebilir. Estetik ve fonksiyonel açıdan risk taşıyan bu bölgelerde, önce sadece tanı amaçlı işlem, ardından tedavi planlanmalıdır. Bulunduğu yere bağlı olmak kaydıyla küçük deri kanserlerinin çoğunda yara dudakları karşı karşıya getirilerek, yara primer kapatılabilir. Bunun mümkün olamadığı durumlarda, yaranın yakınından hazırlanan deri flepleri veya kanser yüzde ise, tercihen kulak arkasından alınan tam kalınlıkta deri grefti yarayı kapatmak için kullanılır. Bazı hallerde, kansere uzak bölgeden hazırlanan flepler ile onarım gerekebilir Uygun yerleşimdeki deri kanserlerinin cerrahi olarak çıkarılmasından sonra, ince deri greftleri onarım için yeterli olabilir. Deri kanserlerinin cerrahi tedavisinde plastik cerrahi açısından çok değişik seçenekler mevcuttur, önemli olan doğru cerrahinin planlanmasıdır. Radyoterapi (ışın-şua tedavisi) : Deri kanserlerinin çoğu ışın tedavisine duyarlıdır. Yüksek enerjili ışınlar kanser hücrelerinin çoğalmalarını engeller ve bu hücrelerin ölümüne neden olurlar. Radyoterapi günde birkaç dakika süren ve tümörün ve hastanın genel durumuna bağlı olarak toplam 2-5 haftayı kapsayan bir tedavi yöntemidir. Tedavinin cerrahiye göre daha uzun sürmesi bir dezavantaj olmasına karşın anestezi ve diğer cerrahi yan etkilerin olmaması bir avantaj olarak karşımıza çıkmaktadır. Radyoterapi ile küçük deri tümörlerinde hastalığın kontrolü ve tedavi şansı cerrahi ile eşittir. İyi kalitede yapılmış radyoterapinin estetik sonuçları da yüz güldürücüdür. Tedavinin yan etkileri açısından bazı hastalarda tedavi sırasında tedavi alanında kızarıklık, sulanma ve deride renk değişiklikleri görülebilir ve bu yan etkilerin büyük bir çoğunluğu tedavi bitiminden birkaç hafta sonra iyileşir. Geç dönemde ise nadiren tedavi bölgesindeki derinin renginde ve yapısında ( kuruluk, incelme, deri üzerinde ince kan damarlarının oluşması gibi) değişiklikler yaratabilir. Daha önceden radyoterapi yapılmış bölgede kanser yeniden gelişirse cerrahi tedavisinde bazı güçlükler doğabilirse de günümüz plastik cerrahi ameliyat teknikleri ile bu bir sorun oluşturmamaktadır. Radyoterapi hastanın klinik durumuna, tercihine ve beklenen estetik sonuçlara göre farklı amaçlarla kullanılabilir; a. Biyopsi ile tamamı çıkartılmış deri kanserinin patoloji raporunda cerrahi sınırlarda tümör hücresi saptanmış ve hasta tekrar ameliyat olmak istemiyorsa veya yapılacak cerrahi girişimin estetik sonuçlarının iyi olmayacağı düşünülüyorsa radikal radyoterapi (kür sağlamaya yönelik) uygulanır. b. Sadece tanı amacı ile biyopsi yapılmışsa ve hasta ameliyat istemiyorsa veya yapılacak cerrahi girişimin estetik sonuçlarının iyi olmayacağı düşünülüyorsa radikal radyoterapi uygulanır. c. Ameliyat öncesi radyoterapi yapılarak büyük tümörlerin küçültülmesi ve ameliyata uygun hale getirilmesi amacıyla radyoterapi uygulanabilir ve ameliyatta tümör çıkarılıp genellikle plastik cerrahi yöntemleri ile kapatılır. d. Ameliyat sınırlarını geçmiş hastalarda radikal veya palyatif (kür sağlamaya yönelik olmayan ve hastanın yakınmalarının giderilmesine yönelik) radyoterapi uygulanabilir. Radyoterapinin özel bir şekli olan brakiterapi (-interstisyel radyoterapi-doku içine radyoaktif tellerin yerleştirilmesi ve yeterli tedavi yapıldıktan sonra bu tellerin çıkarılması) ile dudak kanseri gibi bazı özel lokalizasyonlarda iyi fonksiyonel ve estetik sonuçlar alınmaktadır. Küretaj (kazıma) ve elektrikle kurutma : Deride kanserli bölge kaşık şeklindeki bir küretle kazınır, özel bir cihazdan sağlanan elektrik akımı ile kanama durdurulur ve kanser hücreleri öldürülür.Sonunda düz,beyaz bir iz kalır. Bu işlem seçilmiş hastalarda ve deri kanserlerine alışkın bir deri hastalıkları uzmanı tarafından yapılmalıdır. Dondurma yöntemi ile tedavi (cryosurgery) : Küçük deri kanserlerinin tedavisinde aşırı soğuk kullanılabilir.Sıvı nitrojen tümör üzerine uygulanır,anormal hücreler ölür.Buzların çözülmesinden sonra ölü dokular vücuttan ayrılır. İşlemin ikinci kez uygulanması gerekebilir. Bu işlem genellikle acıtmaz,uygulanan bölgede ağrı ve şişlik olabilir.İyileşme sonrası beyaz bir iz kalabilir. Kesinlikle bu konuda uzman bir doktor tarafından uygulanması gereken bir tedavidir. Lokal kemoterapi : Krem yada losyon şeklindeki antikanser ilaçlar aktinik keratozda olduğu gibi yüzeyel deri kanserlerinde de lokal olarak kullanılabilir. Fluorouracil (5-FU) birkaç hafta boyunca hergün lezyon üzerine uygulanır.Uygulama sırasında yoğun inflamasyon görülür,zamanla geçer, genellikle iz kalmaz. |
|||
Poliklinik ve Birimlerimiz | Doktorlarımız | Medikal Yazılar | Anlaşmalı Kurumlar | Randevu - İletişim KVKK - Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Köybaşı Cad. Mübaşir Sok. No:2 Yeniköy Sarıyer / İstanbul 444 10 97 Bu sitenin içeriği, kullanıcıyı sağlık amaçlı bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin yada konsültasyonunun yerini alamaz. Site içeriği, asla kişisel teşhis yada tedavi yönetiminin seçimi için değerlendirilmemelidir. |
|
Tasarım ve Geliştirme |